İlimiz Gençlik Spor Müdürlüğü KYK yurdunda memur olarak çalışan bir arkadaşım var. Kıymetli arkadaşımın ikiz çocukları var. Bir tanesi çok sağlıklı ve iyi bir futbol oyuncusu iken diğeri maalesef engelli. Arkadaşımız yaklaşık 10-12 yıldır neredeyse haftanın bir bölümünü Ankara’daki hastanede , diğer günlerini de ilimizdeki hastanelerde geçiriyor. İlik nakli de oldu diye biliyorum. Bütün bu yaşadıklarına rağmen o kadar inançlı ki? Ben ona teselli vermek isterken O, “Hocam Rabbimden” diyor ve her defasında ekleyiveriyor: “ Ne olur dua edin lütfen” . Yavrusundan bahsederken çoğu zaman gözleri doluyor. Aklıma hemen Rabbimizin Kutsal Kitabımızda öğrettiği ve haber verdiği şu ayet geliyor: Kerim Kitabın Bakara 286.ayeti “Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden öte yük yüklemez.” ( Bakara,2/286) ve “ Rabbim bu kardeşimin yardımcısı ol “ diyorum.
Din gönüllüsü meslektaşım var. Onun da yavrusu var, ilkokula gidiyor. Sorun ayaklarında maalesef, her gün okula götürüyor kucağında, bekliyor teneffüslerde alıp kucağına dışarı çıkarmak için. Sanki anne-baba da yeniden okul okuyor adeta. Rabbim yardımcıları olsun. Bu örneklere benzer daha nice imtihanlar yanı başımızdaki hayatlarda. Gerçekten çok zor bir imtihandalar. Rabbim onların bu hallerini bu çektikleri sıkıntıları hiç karşılıksız bırakır mı? “Doğrusu kim Allah'tan korkar ve düştüğü felâkete sabrederse, muhakkak ki Allah, iyilik edenlerin mükafatını boşa çıkarmaz." (Yusuf, 12/90).
Peygamberimiz (s.a) döneminde de engelli sahabi vardı. Peygamberimiz (s.a) engelli sahabelere pozitif ayrımcılık yapmıştır. Peygamberimiz (s.a)’in engelli sahabilerle şakalaşmış, onlara özel bir şefkat ve ilgi göstermiştir. Mesela, Efendimiz (s.a)’in, bazı bedenî kusurları olduğu için, toplum içinde bulunmaktan tedirgin olan ve bu yüzden çölde yaşamayı tercih eden Zahir isminde bir sahabiye çölden bazı bitkileri toplayıp Medine pazarında beraberce pazarlamayı önermesi ilginçtir. Pazardaki alışverişlerde Zahir’e yardımcı olan Peygamberimiz (s.a) etrafına da “Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz.” diyerek sürekli iltifatlarda bulunmuştur. Zahir isimli sahabi, Medine pazarında Peygamberimiz (s.a)’i bir köşede beklerken Peygamberimiz (s.a) ona arkadan sesizce yaklaşır ve gözlerini kapatarak şakalaşırmış. Peygamberimiz (s.a)’in o güne kadar hiç kimseye bu denli mesafesiz davranmadığını gören etraftaki Müslümanlar, bu ilginç manzarayı seyrederler. Kâinatın Efendisi (s.a), bunu fırsat bilerek çevreye yüksek sesle: “Bir kölem var. Satıyorum. Onu benden kim alır?” diye şakasını sürdürürmüş. Zahir, “Ey Allah’ın elçisi, beş para etmez bir sakat köleyi kim satır alır?” deyince şaka bu andan itibaren biter. Peygamberimiz (s.a) bütün ciddiyetiyle kendilerini sarmış olan kalabalığa seslenerek, şöyle buyurur: “Ya Zahir, and olsun ki Allah ve Allah’ın Rasûlü katında senin değerin paha biçilmez! Bunun için biz de seni seviyoruz.”(Ahmed b. Hanbel, el-Müsned,99)
Sahabeler içinde kısa boyu ve ince bacakları ile dikkatleri çeken Hz. Abdullah bin Mesud, bünyesinin tüm çelimsizliğine rağmen Kureyş müşriklerinin bulunduğu Kâbe’ye gitmiş ve orada alenî olarak Kur’an okumuştur. Büyük işkence gören İbn-i Mes’ud, iyileşir iyileşmez tüm uyarılara rağmen yine aynı kahramanlığı göstermiştir. Yıllar sonra Alemlerin Efendisi “Abdullah’ın o ince bacaklarının ağırlığı Allah katında Uhut dağlarından daha ağırdır” diyecektir. (Tabakât, 3: 155) Üstelik Kufe Valiliği gibi idare hizmetlerin de de yine engelli olan bu sahabiyi görüyoruz.
Son nefesine kadar bedenine giren müzmin bir hastalıkla yatalak ve bakıma muhtaç halde otuz yıl yaşayan Hz. İmran bin Hüseyin, “Nasıl dayanıyorsun bu acılara?” diyen arkadaşına, “Benim için sağlık ve hastalıktan hangisi Allah’ın hoşuna giderse, benim hoşuma giden de odur! Otuz yıldır kendimde büyük bir huzur buldum.” diyebiliyordu. Bu sabır sayesinde Hz. İmran öyle manevî makamlara erişecekti ki meleklerin tesbihlerini işitir hâle gelecekti. Melekler de teselli olsun diye kendisine her gün selam getirecekti.(Tabakât, 4: 288; Üsdü’l-Gàbe, 4: 138)
Âmâ olan Abdullah bin Ümmi Mektûm: Hz. Peygamber (s.a), Mekke'de ilk iman edenlerden biri olan bu âmâ zatı, Medîne'ye halka Kur'an öğretmesi için göndermiştir. Medîneli Berâ bin Âiz (r.a) diyor ki: "Bize ilk hicret eden kimseler Mus‘ab bin Umeyr ile İbn-i Ümmi Mektûm'dur. Bunlar (Medîne'de) halka Kur'an öğretiyorlardı." (Buhârî, Menâkıbu'l-Ensâr, 46)
Bilal-i Habeşî ile birlikte Hz. Peygamber (s.a)'in müezzinliğini de yapmıştır. Hatta bazı rivayetlerde peygamber Medine dışına çıktığı zaman namaz kıldırması için Abdullah bin Ümmi Mektûm’u görevlendirdiğini görüyoruz.
Peygamber Efendimiz, engellilere yapılacak her türlü yardımın ibadet olduğunu özellikle vurgulamıştır. Bir gün, varlıklı Müslümanların namaz, oruç ve hac gibi ibadetlerin yanı sıra sadaka vererek de sevaba erdiklerini söyleyen ancak kendilerinin buna imkân bulamadıklarından yakınan Ebû Zer (ra)’e sadakanın birçok çeşidinin bulunduğunu belirterek şöyle buyurmuştur: “Âmâya veya yol sorana yol göstermen, sadakadır. Güçsüz birine yardım etmen, sadakadır. Konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen sadakadır.” (İbn Hanbel, V, 152, 169.)
Engellilere iyi davranmak, şefkatle muamele etmek, onları utandırmamak, sevgiyle yaklaşmak Efendimiz’in (s.a) bizlere tavsiyesi olmuştur. Bedenindeki engelden dolayı bir kimseye uzun uzun bakmamak, onu incelememek, onur kırıcı ve rahatsız edici tavırlar sergilememek engelli olmayan her insanın engellilere karşı sorumluluğudur. Unutmamak gerekir ki durumları onların tercihi değil, Yaradan’ın takdiridir.
3 Aralık dünya Engelliler Günü münasebetiyle Efendimizin ümmeti olarak şunu söyleyebiliriz herhalde: hiçbir engel kişinin kendi kalbinin engelli olmasından daha kötü olamaz.Asıl engel hak ile hakikate kalbimizi ve gözlerimizi kapatmaktır.
Engelli kardeşlerimiz! Lütfen kendinizi toplumdan dışlamayın. Sizler, Anne -babanızın ve bizlerin cennete girme sebebimizsiniz. Evde, okulda, çarşıda, yolda, camide sizlere uygun şartları bazen tam yerine getiremesek de, bizleri affedin ne olur. Cahilliğimize verin.
Siz Engelli kardeşlerimizin Anne babaları! Sizin çektiklerinizi yeterince anlayamasak da, şunu çok iyi biliyoruz ki: Hepiniz eli öpülesi, büyük çok büyük insanlarsınız.
Rabbim yardımcınız olsun.
teşekkür ederim