YİNE ESKİLERE GİTTİM
Elbiseler, yatlar, katlar, arabalar, atlar, oh ne ala!
Bu eğer gelişmişlik göstergesiyse ben 50 yıl öncesinde, bu günleri hayal bile edemeyecek kadar geliştiğimizi kabul ediyorum.
1960-70’li yıllarda bir takım elbisemiz olurdu. Bir de yedek pantolonumuz. Altı yamalı ayakkabımız, iki gömlek bir kravatla günleri, ayları, yılları geçirirdik.
Yama adeta Allah’ın emriydi. Pantolonların dizleri mutlaka yamanır, bu işleme “süvarlik” denirdi. Ne anlama geliyor, neredir kelimenin kökeni bilmiyorum. Şapkasız çok az insan görürdünüz. İnsanlar sokaklarda eşeklerle dolaşır, çok az taksi veya cipe rastlardınız.
1960’lı yıllarda Anıtpark’ın, belediye yokuşunda üç eski taksiyi hayranlıkla seyrederdik. At arabası fayton bile lükstü.
Bugüne bakıyorum!
O yılların, o yokluk ve geri kalmış yılların “öcünü mü alıyoruz” bilmiyorum.
Her evde araba.
Her evde araba.
Herkeste katlar.
Evde bolaplardan taşan elbiseler. Elbisenin rengine göre giyilen ayakkabılar.
Halı, kilim.
Evler kilimle “çapıt haba” ile döşenirdi.
Halı çok lüks ve herkeste bulunmazdı.
Şu halıların haline bak.
Şu evlerde üç beş senede değiştirilen mobilyalara bakın.
Yüzüne bakan yok!
İcraya mı düştünüz.
İcra memurları evde halı ve eski radyo varsa onları götürürlerdi.
Bit pazarı (Kadınlar pazarında) tara tara diye artırmayla satılırlardı.
Bu güne şükürler olsun.
Anadolu hiç bu kadar büyük bir nüfusu da görmedi. Bu kadar refahı da görmedi.
Selçuklular ve Kadınanalarla ilgili çıkacak yeni kitabımda duyacaksınız. Nüfusumuz 3 milyon. Bugün onca kırıma rağmen 80 milyon. Helal olsun Türk Milletine. Türk Milleti zekidir, çalışkandır demiş ya devleti kuran.
Yürüdü milletimiz. Kimse durduramaz.
Not: Gazetemizin köşe yazarı, dostumuz Muammer Kandemir’in oğlu, Mehmet Fatih Kandemir profesör payesi aldı. Candan kutluyorum.
Not: Tüm okuyucularımızın yeni yıllarını kutlar, sağlık içinde nice yıllara ulaşmalarını dilerim.