ŞİMDİ SIRA EBER GÖLÜNE Mİ GELDİ?
Daha önceleri bu konuyu içeren/ uyaran bazı yazılar yazmıştık.
Bu yazıları yazış amacımız da, Eber ve Akşehir gölü kenarında bulunan köylerde/ kasabalarda yaşayan ve buradan geçimini sağlayan insanlarımızın sitemini/ serzenişini dile getirmekti.
Çünkü burada gerçekleşen ve geleceğe umut taşımayan kabul edilemez bazı plânsız yaptırımların önünü almak için yetkililere durumu iletmek idi.
Ve o zamanki Sayın Bakan Veysel Eroğlu’nun; “ bu göller için bizim A,B,C, hatta D projelerimiz var, hiçbir şey olmaz! Bu plânları devreye sokar hallederiz” şeklinde de ifadeler kullanmıştı!
Ama bu zamana kadar gözle görünen hiçbir önlemin alınmadığı veya bir projenin uygulandığı görülmemiş, sonuçta Akşehir gölü kurumuş ve Eber gölü de kuruma gibi bir sorunla karşı karşıya kalmıştı.
Göl çevrelerinde oturan, gelirini gölden elde eden Köylülerimiz ve Kasabalalılarımız da şimdi yine seslerini duyurmaya ve nasıl bir proje ile bu kurumanın önüne geçilecek bunu beklemeye başlamışlardır.
Ne de olsa bu beklenti, ekmek parası ve yaşam meselesi olmuştur!
***
Buna yönelik ilkyazımız 17/Şubat 2014 de, “Yağdır Mevlâm Su” adı altında yazılmış, kısaca neler yazılmış hep birlikte okuyalım bakalım neler demişiz?
***
YAĞDIR MEVLÂM SU!
İşte kaderimiz:
Türk sanat müziğinin büyük duayeni rahmetli Zeki Müren’in yazıp söylediği bu parça şu günlerde söylenilir ve aranılır hale geldi.
Nedeni de; belli koşulların ve bu kış yeterli yağışların olmaması.
Bir taraftan Metropoller ve taşra illerinde yaşayan insanlarımızın da susuzluğa yönelik kuşkulu bekleyişleri!
Diğer taraftan halen daha yeterli olmadığı ifade edilen ve ürün vermez korkusuyla köylümüzün/çiftçimizin boyun bükerek beklediği yağmurlar.
Bir taraftan da; Sayın bakanımızın susuzluk adına yapmış olduğu teskin edici A-B-C- ve D plânlarımız var söylemleri!
Ne dersiniz, çare adına bu konuda bir iki mısra mırıldanalım mı?
Çatlayan dudaklara, sararan yapraklara
Kuruyan topraklara, yağdır Mevlâm su!
***
Korkular, kuşkular, beklentiler ve umutlar!
Bakalım nasıl bir yıl geçireceğiz?
Sayın bakanın doğup büyüdüğü kendi ilinde göller kururken, kaynaklar ve pınarlar yok olurken…
Bu kuraklığa giden yolun; hiç bilgisi olmayanların bile gerçeklere dayanan nedenlerini ortaya sürerek sıralaması, bilimsel tezlere bile ters düşmeyen bir zemin içersinde buluşması oldukça dikkat çekicidir.
Nedir bu diye sorduğumuzda?
Aldığımız ilk cevap:
“Ne olacak?
O kadar çok düşünülmeden ve araştırılmadan sulama göletleri ve barajımsı su birikintileri yapıldı ki; göllerimizi besleyen bütün akar çay ve derelerin önleri, siyasi anlamda şirin gözükmek için hizmet veriyoruz düşüncesiyle kesilerek işte bu günlere gelindi.
Son beş yıldır alarm veren göllerimiz için; “birçok projemiz var, onları yaşama geçireceğiz” sözlerine rağmen, hiçbir şey yapılmamış, bu göllerimiz gözümüzün içine baka/ baka, bile/ bile kaderine terk edilmiştir.
Yazıktır, yazık!
Akşehir gölü tamamen kururken, yanında da Eber gölünü sürüklemeye başlamıştır.
Oysa Akşehir gölü, kendi kaynaklarından beslendiği gibi, en fazla beslenmeyi de Eber gölünden almaktaydı.
Ama ne çare ki rahmetli olmasının önüne geçememişlerdir!
Tek umudumuz artık siyasilerden değil, ancak ve ancak Yüce Allah’tan olacaktır”! Denilmiştir.
İşte göllerin çevresinde, oturup buradan geçim sağlayan birçok köy ve belde halkı sitemlerini böyle sıralamışlardır.
Bakalım nasıl bir yaz geçireceğiz?
***
Alev saracak kadar, yandım yanacak kadar
Suya kanacak kadar, yağdır Mevlâm su.
***
Bir sorusu olan var mı?
Peki, bu konuda söz söylemek isteyen var mı?
Varsa lütfen bize ulaşın.
Çünkü bu göller, yöremiz ve insanları için bir hayat kaynağıdır.
Hele/ hele, söz konusu su ise!
Bu yazımızda bölgedeki vatandaşın sesini/çırpınışını böyle dile getirmişiz.
***
Şimdi de 27 Ekim 2015 tarihinde “Amacımız bağcı dövmek değil” adlı yazmış olduğumuz yazının bir paragrafında da bakın neler dile getirmişiz, bir de buna bakalım.
***
Daha çok ama fazla lafa da gerek yok.
Ama son olarak kulaklarımda çınlayan bir ses vardı.
Eber –Akşehir gölü, destekleme projesi!
Hemen bir yıl içersinde yaşama geçecekti.
Öyle diyordu Sayın eski bakanımız.
Yıllar geçti ama o proje geçmedi.
Ama oralarda yaşayan insanlarımızın imdadına da, Allah baba yetişti.
“Göl kenarlarında yaşayan kullarım; kurutmadığım, yeşerttiğim gölün nimetleri olan, balığından, sazından, kındırasından, kamışından para kazansınlar da, namerde muhtaç olmadan insan gibi yaşasınlar diye!
İşte böyle sevgili okurlar.
Söylersen suç…
Yazarsan kabahat oluyor ama gerçekleri yansıtmaya yine de devam.
Çünkü her şey; ülkemiz, ilimiz ve insanlarımız içindir.
Bu yazımızı da böyle sonlandırmışız!
***
Bu yazılardaki amacımızın; insanlarımızı/ yetkililerimizi suçlamak gibi bir niyetimizin asla olamadığını, hepsinin de saygın ve ülkesine hizmet veren kişiler olduğunu ama yaşanan bazı gerçekleri, özellikle de ailesini ve çevresini/geleceklerini geçindirmekle yükümlü olan, insanca yaşamak isteyen ve bu bölgelerde yaşayan insanlarımızın sesi olmak olduğunun özellikle bilinmesini isterim.
Sürçü lisan ettiysek af ola.