Halil Ağa (Saraçoğlu) büyük dedem, Şahanoğlunun yakın dostudur, arkadaşıdır. ‘’Saraçzade Halil Ağa'' olarak ‘da bilinir.
Halil Ağa; Anbanaz köyü (Beyyazı) doğumludur. Halil Ağa; Cumhuriyet döneminin, Afyonkarahisar ilk Belediye Başkanıdır. 29. Ağustos.1922 /04.Nisan.1929[[1]] arası belediye başkanlığı yapmış olup, Atatürkün' de yakın dostudur, Halil Ağa.
Halil Ağa oldukça zengin olup, Anbanazda tarımla uğraşır ve çiftçilik yaparmış. Çiftçiliğin yansıra, ticaretle uğraşıp , deri alım-satımı, deri ticaretide yaparmış. Bunun için, Saraçzade Halil Ağa olarak' da bilinir.
Halil Ağa cömert, yardımsever ve hoş sohbet bir kişiliği varmış. Her kes onu severmiş. Şehirde ve köyde, topluca ziyafetler veren cömert bir ağa... Ramazanlarda iftar yemekleri verirmiş, Halil Ağa.
Halil Ağa, evli olduğu halde çocukları olmamış. Kardeşi erken vefat edince, kardeşinin oğlu, İbrahim’i (Dr. İhsan Saraçoğlunun babası) bakımını üstlenmiş, manevi evlat olarak büyütmüş. Kardeşinin oğluna manevi babalık yapmış, İbrahim‘i çok sevdiği için, öksüzlüğünü hissettirmemiş. İbrahim’e manevi babalık yaptığı gibi, torunlarını da çok severmiş, onlara' da hertürlü desteğini esirgememiş. Onları torunlar gibi çok severmiş.
Halil Ağa, bayramlarda büyük dedem Şahanoğluna gider bayramlaşırmış. (Halil Ağa Şahanoğlundan 30 yaş kadar küçük) Yine bir bayram günü, Şahanoğlunun köy odasına, manevi evladı küçükken , Şahanoğluna bayramlaşma gider.
O bayramda Şahanoğlunun odada, Turabi ve Harabi'de (Deli Bekir) misafirmiş. Büyük dedem Şahanoğluna bayramlaşmaya varmışlar.
Halil Ağanın kardeşinin oğlu, manevi evladının; bayramlık kıyafetleri, tam bayramlık, oldukça lüks, ayakkabılar, iskarpin kundura, forslu, göz kamaştırıcı ve çok pahalı imiş.
Halil Ağa, dedem Şahanoğlu ve misafirleri ile bayramlaşırken küçük İbrahim’in ‘’Halil İbrahim’in’’ ayakkabıları, Turabi ve Harabinin, dikkatini çekmiş...
Çekmiş' de Harabi durur mu? Doğuştan şair olan Harabi (Deli Bekir) hemen şu şiiri döktürür.
Kundura giyerler kıyısız kenarsız
Bunu icadeden İngiliz Fransız
Cepte para bırakır mı, dinsiz imansız
Der, Harabi.[2]
Bizim büyük dedelerimizden duyduğumuz bildiğimiz bu anlatıma benzer, merhum Edip Ali Baki ve Fikri Yazıcıoğlu’nun, kitaplarında da, benzer anlatımlar vardır.