Türk SİDA'lar rakip değil takım olacak
Son dönemlerde Türk savunma sanayiine ilişkin tartışmalardan biri farklı firmaların benzer platformlar üzerinde yoğunlaşması. İnsansız deniz araçları için de benzer bir senaryo konuşuluyor fakat uzmanlar buna katılmıyor. Türk S/İDA’ların birbirine rakip değil farklı görevleri birlikte üstlenebilecek güçlü bir takım olacağı üzerinde duruluyor.
Türk savunma sanayii her geçen yıl üzerine daha da ekleyerek yola devam edebilmenin hesaplarını yapıyor. Bu noktada iç ihtiyaçlar için üretim ön planda. Ancak sürecin en önemli parçalarından biri de ihracat. Çünkü bu yolla firmalar çok ciddi paralar kazanıp diğer projeleri için sermayelerini güçlendiriyor.Ancak bu yüksek kazanç ihtimali ve çok sayıda potansiyel müşteri kimi alanlarda iştah kabartıyor. Ve haliyle savunma sanayii firmalarının çoğu benzer ürünlere yöneliyor. Sektörü yakından takip edenlere göre bu durum ciddi riskleri de beraberinde getiriyor. Her şeyden önce para, zaman ve iş gücü doğru kullanılamamış oluyor. Bu da farklı sorunlara yol açıyor.Böyle bir tabloda silahlı ya da silahsız insansız deniz araçlarının (S/İDA) nereye konumlandığı sorusu önem kazanıyor. Şu an Türkiye’de gerek kamu gerek özel firmalar arasında çok sayıda S/İDA üreticisi var. Acaba bunlar az önce bahsettiğimiz gibi günün sonunda birbirinin önünü kesecek işler mi yoksa hepsi aslında bir orkestranın enstrümanları gibi roller üstlenmeye mi hazırlanıyor? Bu sorunun cevabını Denizcilik ve Savunma Sanayii Uzmanı Kozan Selçuk Erkan ile konuştuk. SİDA sahip olduğu elektronik harp kabiliyetiyle öne çıkıyor." src="https://www.trthaber.com/dosyalar/images/marlin-sida-2232312_1.jpg" />[Marlin SİDA sahip olduğu elektronik harp kabiliyetiyle öne çıkıyor.]SİDA’lar farklı görevlerde kullanılacakHalihazırda denenen ya da kağıt üzerinde kalan çok sayıda S/İDA projesi olduğu konusunda Erkan da hemfikir.İnsansız deniz araçlarının savunma sanayiindeki diğer platformlardan bu noktada ayrıldığını ve hepsinin ‘ortak bir hedef doğrultusunda kullanılabileceği’ görüşünü paylaşan Erkan, “Alışılandan çok farklı bir deneme-tedarik süreci izliyoruz.” diyor.Yeni bir doktrin oluşturuluyor
‘Farklı deneme-tedarik süreci’ vurgusunu önemsiyoruz ve bunu biraz açmasını istiyoruz. Somut örnekler üzerinden anlatıyor Erkan:“Örneğin bir SİDA’yı denizaltı savunma harbi için kullanmayı planlıyoruz. Bir başkasını sahip olduğu elektronik harp kabiliyeti için envantere alıyoruz. Diğer bir insansız deniz aracını ise insansız hava araçlarıyla koordineli hareket edebileceği muhtemel senaryolar için suya indiriyoruz. Sadece keşif-gözetleme-istihbarat için kullanacağımız insansız deniz araçlarımız da olacak.Tüm bunları alt alta eklediğimizde önemli bir noktaya ulaşıyoruz. İlk defa bu tür araçları üretiyoruz ve ilgili kurumlar bir doktrin oluşturma aşamasında. Ve bunu başarılı şekilde iyi bir zemine oturtabilirsek son derece değerli bir imkana kavuşacağız.Burada kamuya ait savunma sanayii firmalarıyla özel tersanelerin güçlü bir iş birliği söz konusu.Ancak aslan payı, bahsettiğimiz platformların yazılımlarından sorumlu olan teknoloji firmaları. Onlar otonom yazılımları ne kadar iyi yaparsa ortaya çıkan ürün de o kadar başarılı olacak. Bugün geldiğimiz noktada firma ya da platform sayısının çokluğu henüz zarar oluşturacak bir noktada değil.” [Türkiye'nin ilk SİDA'larından olan ULAQ'ın seri üretimi devam ediyor. ]