- Sizce ülkemizin en önemli sorunu nedir?
ALTIN VURUŞ ÖNCESİ TERÖRLE MÜCADELEYE FİTNE TOHUMLARI ATILMAMALI
Tabi ki milletin bağımsızlığı ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini sağlamak için, en kıymetli temel hak ve özgürlük olan insanlarımızın yaşama hakklarının teminat altına alınabilmesi için, toplumun refahı için harcanması gereken kaynak israfının önlenmesi için yapılan terörle mücadeledir.
Mecliste bütçe görüşmelerinin başladığı bugünlerde, en sert tartışmalardan birisinin İç İşleri Bakanlığı bütçesi esnasında yaşanacağını tahmin etmek zor değil.
Konu tabi ki terörle mücadele.
Ve kapıda her an Suriye’nin kuzeyinde sınır emniyetinin sağlanması ve Terör koridorunun sonsuza kadar tarihe karışması için yapılması muhtemel bir süpürme operasyonu var.
Konunun görüşülmesi esnasında mecliste grubu bulunan bütün siyasi partiler, teröre öldürücü vuruşun yapılacağı bu altın fırsatı heba edecek tutum ve davranışlardan uzak durmalılar.
Yaklaşık kırk yıldır Mücadele ettiğimiz terörle mücadelede sona yaklaştığımıza dair işaretler görüyoruz.
Gerek terör örgütü mensuplarının eylem yapma kabiliyetlerine sahip unsurlarının, yurt içinde zemin bulamayarak parmakla sayılacak düzeye gerilemesi, gerekse kalleş bir yöntem olarak yeniden sivil katliamlara yönelmesi terör örgütünün son çırpınışlarıdır.
Türkiye’nin terörü kaynağında yok etme stratejisi ile yapması muhtemel bir operasyon için terör temsilcilerinin, uluslararası efendilerine bizi kurtarın, yok oluyoruz yakarışları ve ağlamaları da son kullanma tarihlerinin geldiğinin itirafı niteliğindedir.
Meclis görüşmeleri esnasında siyasi parti temsilcileri terör örgütü sözcülerini yüreklendirecek, onlara cesaret verecek, onların tezlerini güçlendirecek, meşruiyet kazandıracak, güvenlik güçlerimiz tarafından sahada bozguna uğratılan terör unsurlarını motive edecek, rehabilite edecek, canından aziz bildiği vatanı için şehadeti göze alan kahraman güvenlik güçlerimizin ve toplumun moral ve motivasyonunu bozacak tutum ve davranışlardan uzak durulmalıdır.
- Bu konuda yetki ve görev hükümetin değil mi? Muhalefet ne yapabilir?
TERÖR ÖRGÜTÜNÜN HEDEF ŞAŞIRTMA YÖNTEMİNE DESTEK VERİLMEMELİ
Bütün bunları bana yeniden hatırlatan 13 Kasımda Bağdat caddesinde 6 sivil vatandaşımızı katleden terör saldırısına verilen tepkiler oldu.
Terör eyleminin gerçekleştiği andan itibaren yapılan açıklamalara bir göz atalım;
HDP sözcüsü Garo PAYLAN;
“Yıllardır bu ülkede pek çok pravokasyon oluyor Türkiye deki siyasetçiler kınama yapıyor olayın hakikatine gidilemiyor. O devlet içindeki ceberrut yapı, o Mehmet AĞAR’n bahsettiği tuğla bir türlü çekilemiyor….. bakın seçimlere doğru gidiyoruz ve seçimlere doğru gidilirken bu tip provakasyonlar olmuştur…… 7 Haziran 2 kasım seçim sürecinde suruç ta 33 gencimiz katledildi, Ceylanpınar da 2 polisimiz katledildi bu olay da da Pkk/pyd yaptı diye açıklama yapıldı…..”
Kemal KILIÇTAROĞLU;
“Sınırları neden kontrol etmiyorsunuz siz, kim izin verdi bu teröristlere…”
Ana muhalefet partisi lideri Kılıçtaroğlu daha önce de 15 temmuz darbe ve işgal girişiminde olduğu gibi Fetullah Gülen’in “15 temmuz kontrollü darbedir” ve, "Adil Öksüz MİT ajanı, TSK'da bize yakın personele tuzak kurdu" iftirasına 19 Eylül 2016'da CNN Türk'te “"Adil Öksüz'ü kim serbest bıraktı? Kim bu Adil Öksüz, neden serbest bırakıldı ve neden yakalanmıyor? Benim bir cevabım var tabii ama şimdi söyleyemem..." örneklerinde Fetöye verdiği destek gibi, Bağdat caddesindeki terör eylemlerinde de HDP sözcüleri ile beraber terör eylemlerinin faili olarak devlet, oyla iş başına gelmiş meşru Cumhuriyet hükümeti olduğu imasını yapıyorlar.
- Seçime giderken hükümetin oy kaygısıyla saldırılara zemin hazırlamak için terör olaylarına izin verdiği imaları var.
TERÖR EYLEMLERİNDEN SEÇİM YATIRIMI SONUCU ÇIKARTMAK ABESLE İŞTİGALDİR
Terör örgütünün meclisteki sözcüsü konumundaki HDP ve CHP sözcüleri bu eylemlerin seçim öncesi oy toplamak uğruna devleti yönetenler tarafından düzenlendiği imasın da bulunuyorlar.
Ne var ki aynı terör saldırılarının, mesela HDP mitinginde bomba patlatılmasının Davutoğlu'nun Başbakanlığındaki hükümetin oy kaybettiği 7 Haziran seçimlerinden önce de yaşandığından söz etmiyorlar.
Ya da yoğun terör saldırılarının, AK Parti'nin rekor oyla kazandığı 1 Kasım seçimleri sonrasından 15 Temmuz 2016 darbesine kadar devam ettiğinden de söz etmiyorlar.
- PKK/PYD terör saldırılarını üstlenmiyor. Sivil katliamlar bizim işimiz değil diyorlar.
TERÖR ÖRGÜTÜNÜ MEŞRULAŞTIRMA ÇABALARINDAN VAZGEÇİLMELİ
Terör örgütünün meclisteki temsilcilerinin söyledikleri yalanlar ve yaptıkları terör eylemlerini karartma ve meşrulaştırma çabaları anlaşılabilir bir tutum ve davranıştır.
Selahattin Demirtaş:
"Kim hangi amaçla ya da gerekçeyle yapmıs olursa olsun, sivilleri hedef alan her saldırı hukuken, siyaseten, ahlâken ve vicdanen terördür….”
PKK/PYD/YPG /HDP sözcüleri yaptıkları bu açıklamalarla aralarında Aybüke öğretmen, Neşe öğretmen, Necmettin öğretmen, Bedirhan bebek gibi masumların da yer aldığı baraj işçileri, yol işçileri, mühendis, öğrenci vb. 6 bin küsur sivili katlettiklerini de unutmamızı istiyorlar.
Öncelikle Kürtlerin temsilcisi oldukları ve sivil katliamlara bulaşmadıkları yalanıyla yurt içinde destek toplayarak siyasi güç elde etme çabası, diğer taraftan DEAŞ karşıtı koalisyonun silahlı gücü olarak terörle mücadele ediyor olma bahanesiyle, uluslararası kamuoyunda meşruiyet kazanarak Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurma ideali anlaşılabilir bir tutumdur.
Lakin 2002 yılına kadar her on cinayetten altısının faili meçhul olduğu bir dönemin çok geriler de kaldığını, Bağdat caddesinde yaşanan terör örgütü faillerinde olduğu gibi suçluların en kısa sürede derdest edilip yargı önünde hesap verdikleri günlerde olduğumuzu da görmemizi istemiyorlar.
- Türk devletini suçlamak teröre masumiyet kazandırır mı?
TERÖR ÖRGÜTÜNÜ MASUM GÖSTERME ÇABALARI TERÖRE CAN SUYU VERMEKTİR
20 Ekim 2022 tarihli Twitinde Sezgin Tanrıkulu;
“Kimyasal silah kullanıldığına ilişkin görüntüleri izledim. Kimyasal silah insanlığa karşı bir suçtur….”
Şebnem Korur Fincancı 20 Ekim 2022 tarihinde PKK'ya yakın Medya Haber TV'de katıldığı bir yayında; “Görüntüleri daha önce de bir hekim olarak incelemiştim ve belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda.”
11 Mart 2014 Canan Kaftancıoğlu Twit; “Devlet katil değil seri katil.”
İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Kulübü öğrencileriyle bir araya gelen Kemal KILIÇTAROĞLU;
"Bizim için YPG terör örgütü değildir….. YPG kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur.”
CHP Çanakkale Milletvekili Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek yaptığı açıklamada;
"Bizim sınırımızda başkası olacağına PYD olsun".
Neresinden bakarsanız çok tehlikeli bir yaklaşım. CHP lideri başta olmak üzere sözcülerinin söyleminden de anlaşılıyor ki CHP kurumsal olarak PYD yi terör örgütü olmaktan çıkartmakla kalmıyor, güneyimiz de bir terör devleti kurulmasına da yeşil ışık yakıyor.
- İktidar muhalefeti PKK/PYD terör örgütünün ismini söylemeyerek HDP ile gizli ittifak yapmakla eleştiriyor
EMPATİ YAPMA ZAMANI
Muhalefet partilerinin açıklamalarından anladığımız kadarıyla, devlet yetkilileri tarafından yapılan, eylemin faili olarak gösterilen PKK/PYD/YPG terör örgütü açıklamasından tatmin olmamışlar. Bu nedenle failin ismini zikretmiyorlar.
Bir de 6 canımıza kast eden saldırıya muhalefet tarafından yapılan açıklamalara bir göz atalım;
Kemal Kılıçtaroğlu;
"Her türlü teröre karşı gönül birliği yapmak zorundayız. Her türlü teröre karşı ortak ses çıkarmak zorundayız ve terörü lanetlemek zorundayız…..”
Meral AKŞENER;
"İstiklal Caddesi’nde meydana gelen patlamada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Yüce Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Başımız sağ olsun…"
Son terör eylemlerinde olduğu gibi daha önceki terör eylemlerin de de muhalefetin en büyük iki partisi özellikle terör eylemi faili olan PKK/PYD/YPG terör örgütü adını ısrarlı bir şekilde kullanmıyorlar.
Gerekçe olarak ta terör örgütünün ismini anmanın terör örgütü propagandası yapmak anlamına geleceği gibi bir bahaneye başvuruyorlar.
O zaman empati zamanı. Herkes kendisine sorsun.
Gerçekten bebek, kadın, çocuk katliamı yapmış, okul yurt cami yakmış, daha 13-15 yaşlarındaki çocukları dağa kaçırıp eline silah verip cinayete azmettirmiş, taciz tecavüz vakalarının had safhada olduğu bir terör yapısını ismiyle beraber bilmek, bu örgüte karşı sizde öfke, kin ve nefret duygularımı uyandırır yoksa sempatimi duyarsınız.
Terörle mücadele eden yapılarla mı, yoksa terör örgütünü meşrulaştırmaya çalışan siyasi zihniyetle mi saf tutarsınız.
Veya terör eylemine maruz kalmış herhangi bir yakınınız olsa, yine de herhangi bir terör örgütünden bahseder gibi mi isyan edersiniz, yoksa PKK terör örgütünü ismiyle beraber lanetleyip tel’in mi edersiniz.
Bu tarz bir örgütle eylem birliği içerisinde olanlarla, irtibatlı ve iltisaklı olanlarla birlikte yol yürümeyi içinize sindirebilirmisiniz?
Yoksa aranıza mesafe mi koyarsınız?
Vicdan sahibi herkesin cevabını duyar gibiyim.
Böyle çürük özrü hiç kimse kabul etmez.
- Başta CHP olmak üzere muhalefet partileri de terörle mücadeleye destek olduklarını söylüyorlar
YAVUZ HIRSIZ EV SAHİBİNİ BASTIRIR
“Daha pek çok uyuyan hücrenin olduğu yazılıyor, çiziliyor. Yani teröristler aramızda geziyor.”
“Önlem alacaksınız. Siz önlem aldınız da biz karşı mı çıktık. Siz terörle mücadele ettiniz de biz karşımı çıktık.”
Yukardaki sözler yine Kemal KILIÇTAROĞLU’nun 22 Kasım 2022 yılında yaptığı grup konuşmasına ait.
Daha öncede terörü kaynağında yok etmek için Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Suriye ve Irak'a sınır ötesi operasyon yetkisini iki yıl uzatan tezkereye, CHP ve HDP "hayır" oyu vermişti.
Süleyman Soylu; “İstanbul Büyükşehir Belediyesinde işe alınan 1668 kişinin veya yakınının terör örgütü irtibatı/iltisakına dair kaydı ve adli kayıt bulunduğu belirlenmiştir. Söz konusu 1668 kişinin terör örgütlerine göre dağılımı şöyledir; FETÖ/PDY 875, PKK/KCK 432, DHKP/C 143, THKP/C 66, TKP/ML 64, MLKP 33, DEAŞ 3, El Kaide 1 ve diğer örgütler 51"
İç işleri Bakanı Süleyman soylunun ortaya koyduğu verilerden anlaşılan daha pek çok uyuyan hücrenin istirahat ve rehabilite merkezi bizzat CHP belediyeleridir.
Hem terörden şikayet etmek, hem de terörle eylem birliği içerisinde olan, terörle irtibatlı ve iltisaklı terör unsurlarına güvenli, konforlu bir ortam sağlamak, lojistik destek vermek, nasıl bir ruh halinin tezahürüdür vatandaşlarımızın anlayışına bırakıyorum.
Merakım sadece şudur; hem terörden şikayet etmek hem de teröre destek olmak insanda hiç duygusal bir tahribat oluşturmaz mı?
Ar, haya, utanma gibi duygular CHP siyasi anlayışında sadece iktidara ulaşmak için rakip partilerin aleyhine kullanılacak meşru birer araca mı dönüşmüştür?
- CHP kurumsal kimliğini bütün olarak suçlamak doğru mu?
CHP İÇİNDEKİ İTİRAZLAR UMUT VERİCİ
Pkk ve uzantılarını meşrulaştırmaya çalışan, Suriye’nin kuzeyinde ülkemiz için hem bir güvenlik tehdidi, hem de ülkenin bölünmezliğine kast edecek bir terör devleti oluşumuna yol açacak tutum ve davranış içerisinde olan, küresel güçlerle iz düşümü politikalar izleyen CHP yönetimine , CHP içerisinden yükselen itirazlara da memnuniyetle tanık oluyoruz.
Daha önce Savcı SAYAN, Mehmet SEVİGEN, Muharrem İNCE vb. yerli ve milli hassasiyeti olan CHP li siyasilere yakın zamanda yenileri katıldı.
16 kasım 2022 tarihli twitin de Aslı Baykal;
"Türkiye siyasal haritası artık sağ-sol, laik-dindar, Türk-Kürt, Alevi-Sünni diye ayrışmıyor. Türkiye siyasal haritası artık milli ve gayrımilli olarak ayrışıyor"
Umudumuz odur ki CHP seçmeni de CHP yönetimine cevabını, ya yetkili organlarına gerekli uyarı mesajlarını ileterek, bu mümkün olmuyorsa kendi seçmenini hela terliği kıymet ölçüsüne indirgeyen, CHP kurumsal kimliğine, yerli ve milli bir tavır sergileyen siyasi hareketlere yönelerek sandıkta verecektir.
- AK Parti’nin de Terör örgütleriyle çözüm sürecinde müzakere ettiği eleştirileri var.
MEVZU DOĞRU ANLAŞILMALI KIYAS DOĞRU YAPILMALI
Eski devlet adamlarımızdan Merhum Süleyman Demirel’in kendisiyle özdeşleşen bir sözünü pek çok zaman hatırlarız. “Dün dündür, bugün bugündür.”
Neredeyse öz deyiş haline gelmiş olan bu söylem, aynı insanların değişik zamanlarda benzer olaylara farklı tepkiler verdiği için bir tutarsızlık içerisinde olduğunun göstergesi olarak kullanılır.
Halbuki her olayın kendi döneminde, kendi tarihi şartlarında, kendi tarihi sürecinde değerlendirilerek oluşturulan kanaatler ve görüşler çok daha tutarlı ve gerçekçidir.
Yani zamanın, şartların değişmesi, yeni bilgilerin edinilmesi durumunda yeni görüşlerin ve kanaatlerin oluşması son derece doğaldır hatta bir zorunluluktur.
Yanlış olan, kötü olan, zaman ve şartlar değişse bile değişmeyen değer ölçülerine uygun davranmamaktır.
Mesela; yalan söylemek, hırsızlık yapmak, iftira atmak, haksız yere bir cana kıymak, vb.
1984- 2002 yılları arasında Kürt nüfusun yoğun yaşadığı doğu illerimizde hep olağanüstü hal ve buna bağlı olarak ta olağanüstü hukuk uygulamaları vardı.
Özellikle Kürt dilinin sosyal alanda dahi konuşulmasının yasak olması, pek çok olağanüstü hal uygulaması Kürt sosyolojisini rahatsız etti.
Terör meselesinin sadece güvenlik tedbirleriyle önlenemeyeceğini ifade eden Turgut Özal başta olmak üzere Eşref Bitlis, Bahtiyar AYDIN Hulusi SAYIN, Ahmet Cem ERSEVER gibi görüş sahipleri 1993 yılında peşi sıra faili meçhul cinayetlere kurban gitti.
Bu süreçlerde görev yapan MİT nın durumunu ise Bir zamanlar kendisi de mit müsteşarlığı yapmış Fuat DOĞU paşa özetledi;
'Ben MİT Müsteşarlığı değil CIA'nın şube müdürlüğünü yaptım'
Ak Parti iktidara geldiği 2002 yılının kasım ayında ilk icraat olarak 15 gün sonra doğu bölgelerimizde uygulanan olağanüstü hal ve olağanüstü uygulamayı kaldırdı.
Terör eylemlerinin engellenmesi için ortaya koyduğu özgürlük güvenlik dengesi stratejisi gereği, Kürt sosyolojisinin temsilcisi olduğu iddiasındaki HDP ile de görüşerek taleplerini dinleyerek devletin şefkat ve merhamet elini uzattı ve çözüm sürecini başlattı.
Çözüm sürecine kadar her yıl 5-6 bin civarında terör örgütüne katılan Kürt çocuklarının aileleri toplumda ilgi ve itibar görüler ve statü sahibi olurlarken birden bire annelerin yüreğinde bir barış umudu yeşerdi.
Suça bulaşmayan terör örgütü mensuplarına eve dönüş imkanı sağlandı.
Suça bulaşmış olanlarsa ya adalete teslim olacaklar veya silahlarını gömüp sonsuza kadar kaybolacaklardı.
Gelin görün ki bu süreç gerek yargı bürokrasisi gerekse HDP yönetimi tarafından sabote edildi.
PKK'ya yakınlığıyla bilinen ANF’nin haberinde PKK’nın şu açıklaması yer aldı:
“22 Temmuz günü bir Apocu fedai timi, ….. 2 polise karşı bir cezalandırma eylemi gerçekleştirmiştir. Gerçekleştirilen eylem sonucunda Feyyaz Özsahra ve Okan Acar isimli polisler öldürülürken, öldürülen polislerin silah ve kimliklerine el konulmuştur” dedi.
Bu eylem çözüm sürecinin de sonu oldu.
Lakin bu süreç bir turnusol kağıdı görevi gördü.
Daha önce dağa çıkan çocukların aileleri büyük bir gurur ve onur yaşarken, aslında çocuklarının birer özgürlük savaşçısı değil küresel güçler tarafından kullanılan birer kurşun asker olduğunun anladı.
Sonuçta çocuklarını HDP den isteyen Diyarbakır anneleri Hakkari anneleri vb. kandırılan bağrı yanan gözü yaşlı annelerin isyanları terör baronlarını derinden sarstı.
Diyarbakır annelerinden Hurinaz annenin feryadı küresel güçler ve onun taşeronluğunu yapan maşalarının heveslerini kursaklarında bıraktı.
Diyarbakırlı 83 yaşındaki Hurinaz Ana’nın; “vallahi, billahi PKK, İsrail’dir” bilinci çözüm sürecinden sonra gelişmiştir.
- İyi partinin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
“GECE KURTLA SÜRÜYE DALMAK SABAH ÇOBANLA BERABER AĞLAMAK” SAMİMİ BİR DAVRANIŞ DEĞİL
İyi parti de ikircikli bir bakış açısı görüntüsü var.
Bir taraftan Demirtaş la kahvaltı fantazisi yapan diğer tarafta HDP’yi PKK’nın yanına konuşlandıran bir genel başkan, bir taraftan şehit bacısına küfreden bir genel başkan yardımcısı diğer taraftan şehit evine taziyeye giden parti yetkilileri. Örnekleri çoğaltmak mümkün.
İyi partinin kurumsal olarak tezkereye evet oyu vermesini çok değerli buluyorum.
Lakin günün sonunda ittifak ortaklığı sebebiyle milliyetçi oyların CHP ye, onun üzerinden HDP ye transfer edildiği kirli bir mekanizmanın işlediğini de üzülerek takip ediyoruz.
Milliyetçilik iddiasındaki İP ‘in de gerek kurumsal yapısının gerekse seçmen kitlesinin bu durumun sürdürülebilir olmadığını göreceğini ümit ediyoruz.