Afyon Türkeli Gazetesi Köşe Yazarı Ömer Mazi 'KADINANA HALİSE SAYGI' isimli köşe yazısı kaleme aldı.
Bugün siyasete kısa bir ara verelim.
Yarın yeni bilgilerle sizlerle oluruz.
Önceki akşam Taşhan’da bir mezat vardı.
Daha önce yapılıyordu ama bu kez Gül Anneler Derneği yararına yapılacaktı.
Gül Anneler Derneği ve Halise Saygı olunca akan sular durur.
Eşim Huriye Mazi ile birlikte Taşhan’a gittik.
Ortada çoğu eski ve antika değerinde ürün yerleştirilmiş otellerdeki açık büfe gibiydi.
Gözünüzü o eski püskü şeylerden alamıyorsunuz.
Ben dolaşırken bir kamera gözüme takıldı.
Belediye Başkanı Mehmet Zeybek ve eşi Sevim Zeybek’te mezata katılmış bir masa etrafına taburelerde oturuyorlardı.
Yanlarında Vali Yardımcısı Nurullah Kaya, Sivil Toplumla İlişkiler eski Müdürü Ahmet Nuri Gök aynı masadaydılar.
Selamlaştıktan sonra davete icabet ederek yanlarına oturduk.
Başkan Mehmet Zeybek son yazımız üzerine birkaç yorumda bulundu.
Sonra başkanım ne oldu, “AKM” işi dedim.
Baktırdım bina taş binaymış.
Üzerindeki sıvayı kaldırıp aslına uygun bir biçimde restore edeceğiz.
Ama baharla birlikte başlanacak.
O konuda bende merak etme dedi.
Eyvallah dedik ve biraz siyaset konuştuktan sonra mezat başladı.
Mezattaki ürünler başkanın ilgisini çekmiyordu.
Ancak eşi hanım efendi, Gül Anneler Derneği yararına satışa çıkan bir gramofonu almak için elindeki numarayı kaldırdı.
Aynı gramofon için birkaç kişi daha talipli olunca fiyat sürekli artmaya başladı.
Bayan Zeybek bir hayli kararlı ve iddialı bir şekilde sonuna mücadele ederken Başkan Zeybek biraz gerilmeye başladı.
Bilirsiniz Başkan Mehmet Zeybek biraz, ‘cimri’ demeyelim de, öyle değil aslında eli sıkı diyelim.
Biraz tutumlu adam.
Sevim Zeybek sonunda gramofonu aldı.
Başkan Zeybek ile Sevim Zeybek göz göze geldiler.
Her zaman olduğu gibi son bakış Bayan Zeybek’tendi.
Her satılan üründe Gül Anneler Derneğine katkı oluyordu.
Vali yardımcısı Nurullah Kaya’da mezat’ı sürekli alevlendiriyordu.
Birçok ürün için fiyat arttırıyor ve olması gerekenin üzerine çıkartıyordu.
Kendisi de üç farklı satışa en yüksek fiyatı vererek kazandı.
En başta gözüme kestirdiğim eski ve ilk defa öylesini gördüğüm bir el kamerası vardı.
Bende birkaç kişiyle o kamerayı almak için büyük bir mücadele verdim.
Elbette bende kaldı.
Her satıştan sonra Gül Anneler Dernek yönetimi ve Halise Saygı’nın keyfi daha bir yerine geliyordu.
Halise Saygı gerçekten bu şehir için çok önemli bir değer.
Yaptıklarını Afyonkarahisar’a geldiğimden beri yakından takip ediyorum.
Zaman zaman bir araya gelip eskilerden, hayatından, mücadelesinden konuşuruz.
Kimsesiz birçok gencin düğününü yapıp onlara ev kurmuşluğuna tanık oldum.
O düğünlerden bir kaçına katıldım.
Afyonkarahisar denilince Kadınana akla gelir.
Kadınana masal kahramanı gibi, efsane bir isim.
Dilden dile, nesilden nesile anlatılır.
Afyonkarahisar’a suyu getirmelerinden bahsedilir.
Kadınana çeşmesi var.
Asında o kadınanalar hala hayatımızda var ve aramızda yaşıyorlar.
İllaki asırlar önce yaşamış kadınanaları hayal etmeye gerek yok.
Gül Anneler Derneği’nde baş Kadınana Halise Saygı olmak üzere onlarca gönüllü kadınana var.
Şehre, şehrin ihtiyaç sahibi ailelerine, gençlerine, kimsesizlere sahip çıkıyorlar.
İyi ki her şehirde onlar gibi kadınanalar var.
İyi ki Afyonkarahisar’da Halise Saygı ve onunla aynı duyguları paylaşan Gül Anneler var.
İyi ki onlara her zaman destek olan ve yalnız bırakmayanlar var.
Mezat satışı devam ederken iş insanı İbrahim Alimoğlu kapıdan girdi içeri.
O heybetli koca adam gelip bizim masada bir tabureye oturdu.
Biraz oradan buradan konuştuktan sonra İbrahim Alimoğlu’na ve Belediye Başkanı Mehmet Zeybek’e, “Bakın ikinizde buradasınız.
Patron neden şu senin depolardaki, fabrikadaki, üniversitedeki yıllarca biriktirdiklerini Afyonkarahisar’da bir müzede toplamıyorsun.
Afyonkarahisar Belediyesi ile bak başkanda burada niye bir Alimoğlu Müzesi kurulmuyor” dedim.
Ankara’da, Antalya’da, İstanbul’da İzmir’de Türkiye’nin birçok yerinde var.
Niye bir araya gelip bu şehre güzel bir müze kazandırmıyorsunuz.
Birinizde bir müzeye yetecek kadar çok eser var.
Diğerinizde bu işe yer ve mekan verecek ya da yapacak imkan var” dedim.
Alimoğlu pası aldı elbette boş durmadı.
“İşte başkan burada bana yer göstersinler hemen yapayım.
Yer yok, yer vermiyorlar ki.
Ne valilik, ne belediye bana yer vermiyor.
Versinler hemen yarın başlayalım” dedi.
Bu konuda Alimoğlu zaten bir çalışma başlattı.
Ancak onun elindeki malzemelerle gerçekten Afyonkarahisar’da en çok ziyaret edilen ve hatta o müze için şehir dışından turların geleceği bir yer haline gelir.
Dünyanın en büyük müzik aletleri koleksiyonu onda.
Üniversitenin içinde bir yere hapsettiler.
Kimse gitmesin, görmesin diye.
Öyle bir koleksiyon ve Alimoğlu’nun elindeki diğer antik eserler biz müzeyi hak ediyor.
Bu konuda Afyonkarahisar valiliği ve belediyesi bir araya gelip gerekirse Zafer Kalkınma Ajansı marifetiyle yapılacak bir proje ile sadece Afyonkarahisar’a değil Türkiye’ye muhteşem bir müze kazandırılır.
Hadi bir tavsiyede bulunayım.
Malum 12 yıldır bitmeyen yeni müze yakında bitecek ya.
Eski müze oraya taşındığında, orası ne olacak?
Eski otogarın yeri gibi, eski stadyumun yeri gibi beton yığını yapılacağına.
Neden zaten müze olan bir yer Alimoğlu Müzesi haline getirilmiyor.
Bir bölümü müzik müzesi, diğer yerler Türk ve İslam eserleri, diğer bir tarafı dünyanın farklı yerlerinden toplanmış eserler yerleştirilmesin.
Ankara’da bir girişimci topladığı satranç takımlarından müze kurdu.
Onun kadarını yapamayız mı?
Neyse bu konuyu gündeme getirdikten sonra iş Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı, Belediye Başkanı Mehmet Zeybek ve İş İnsanı İbrahim Alimoğlu’nun kulağına kar suyu kaçırmış olalım.
Bu konuda bir çalışma olursa şehir adına çok güzel olur.
Evet bak bir mezattan nereden nerelere geldik.
Hay Allah, görüyor musun Halise anne konu nereden nereye geldi.?