Ne yazık ki zaman içerisinde basın-yayın camiası olarak “Bayram” ederek kutlanan kazanımların birçoğunu kaybettiklarini belirten ABYD Başkanı Sezer Küçükkurt, “Hem mesleğimizin içerisindeki bazı yanlışlıklardan, hem de toplum yapısındaki değişikliklerden kaynaklanan sebeplerle büyük erozyonlara uğrayan basın-yayın camiası günümüzde belki de tarihçesinin en sıkıntılı dönemlerinden birisini yaşamaktadır. Basın-yayın kuruluşları günün getirdiği teknolojik şartlara “kanunlar çerçevesi dahilinde” uymak için tüm imkanlarını zorlayarak çaba göstermekte, toplumun doğru, hızlı ve güvenilir şekilde bilgilendirilmesi için büyük mücadele vermektedir. Demokrasimizin güçlenerek devam etmesi, toplumsal yapımızın, bizi biz yapan değerlerimizin gelecek nesillere salimen aktarılması adına büyük önem taşıyan bu mücadelede maalesef basın-yayın camiası kendi haline bırakılmış, hatta zaman zaman önüne engeller de konulur hale gelmiştir. Demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü, ülkemizin sağlıklı bir şekilde yaşamasını ve gelişmesine katkı sunan kavramların başında gelmektedir. İçerisinden çıktığı toplumun sesi, gözü, kulağı olma görevini menfaat gözetmeksizin üstlenen basın-yayın kuruluşları ve bu kuruluşlara can veren basın mensupları, kelimenin tam anlamıyla bir kamu görevini yerine getirmektedirler. Bu nedenle basın mensuplarının karşılaştıkları sorunlarla, basın-yayın camiasını zora düşüren uygulamalarla toplum olarak hep birlikte mücadele etmemiz gerekmektedir” dedi.
SÖZDE GAZETECİLERİN EN BÜYÜK DÜŞMANI BİZİZ
Mesleğin sorunlarına değinen Küçükkurt, “Milletimizin kendilerine yüklediği görevleri hakkıyla yerine getirmeye çalışan, bu çalışmaları sırasında milletin örf ve geleneklerine, devletin kırmızı çizgilerine, insan haklarının genel kurallarına ve hukuka riayet eden basın mensupları tüm camiamızın göğsünü kabartırken, ne yazık ki camiamızda olumsuz örneklere de rastlamak zaman zaman mümkün olabilmektedir. Şurası iyi bilinmelidir ki “Gazetecilik” kisvesi altında şahsi menfaatini kollayan, topluma, kişilere, devlete ve millete zarar vermeye yönelik hareket eden “sözde gazeteciler”in en büyük düşmanı bu işe emeğini, gönlünü, geleceğini severek veren biz “gerçek basın mensupları”dır. Bu minvalde başta kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileri olmak üzere tüm milletimizden beklentimiz iyi ile kötünün ayırt edilmesi, görevini yapan ile menfaatini kollayanın ona göre değerlendirilmesi, halkın sesi olmaya çalışana kulak verilmesi, düşünce ve ifade özgürlüğünün temellerinin sağlamlaştırılmasına hep birlikte hizmet edilmesinin sağlanmasıdır. Buna yönelik hukuki düzenlemelerin yapılması da en önemli taleplerimizin başında gelmektedir. 10 Ocak Basın Bayramı ve Dayanışma Günü’nün, Milli dayanışmamızın artarak güçlenmesine vesile olmasını dileriz” diye konuştu. >>TÜRKELİ
“Basın tarihinin en sıkıntılı dönemi" ile ilgili bir anekdot ; Refah partisi onuncu kuruluş yıl dönümü kutlamaları başlamıştır. Kartel medyasından bir genel yayın yönetmeni bir yazı hazırlaması için genç bir gazeteciyi, refah partisi genel merkezine gönderir. Kapıdan çıkarken, genel yayın yönetmeni “olumlu yaklaşmayacaksın ha” deyince genç gazeteci; “Ne diyeyim efendim? Partiyi niye kurdunuz mu diyeyim?” der. Genel yayın yönetmeni bunun üzerine; “Giderken muhasebeye uğra.”der. Gencin işine son verilmiştir!